Odaya bu sefer kapıyı çalarak girdim ama bir işe yaramadı. Gördüğüm manzara, yine beni intihara sürükleyecek türdendi.
Canan, Mehmet Bey'in saçına yapışmış, Mehmet Bey , Canan'ın belinden çekiştirirken " bırak beni " diye bağırıyor. Yavuz Bey ise ... Ah Yavuz . Adını söylemek bile beni mest ediyor. Masada oturmuş, başını ellerinin arasına sıkıştırmış, derin nefesler alıyor . Nasıl bu hale geldiklerini kafamda canlandıramıyorum.
Canan'ı tutmaya çalışıyorum ama nafile . "Canan, bıraksana adamı. "
" Asla. Bu portakal önce benden özür dileyecek !"
Adamın canı yanıyor olmalı, suratı domates kadar kırmızı. " Kızım, bak canını yakacağım. Bırak saçımı bırak. "
" YETERRR! Kesin artık . Çocuk musunuz ? Delirttiniz beni be. " dedi Yavuz Bey. Gerçekten delirmiş gibi bakıyordu sonra bana döndü. Evet bana .
" Sizinle biraz konuşabilir miyiz ? Anlaşılan bunu ikimizden başka yapacak kimse yok . "
Şimdi de ben derin bir nefes alıyorum.
Konuşalım ama konuşmaya değer bir konu olsun bir tanem. Nevresim takımımızın rengi gibi ...
'Bazen en önemli şeyler beklenmedik yerden çıkar'
Beklenmeyen yerden çıkan acılar mesela... En çok can yakan noktadır. Neden mi? Beklemedikleriniz güvendiklerinizdir de ondan.