Yine her zamanki gibi koltuğun üstünde dizlerimi kendime çekmiş, kollarımı etrafına sarmış bir şekilde ince perdenin vermiş olduğu kadarıyla dışarıyı izliyorum.Dışarıyı? Baktığım yer renkli ışıklarla donanmış bir boğaz manzarası, iş çıkışı saatlerinde birbiri ardına sıralanan arabaların yaratmış olduğu trafik veya karşı evin penceresini gören bir yer değil. Her yerin sayısız ağaçlarla kaplı olduğu, kuşların, ağaçkakanların ve daha çok bilmediğim canlının çıkardığı seslerin, tek bir insan sesi barındırmayan, ormanı gören pencere. Evet, ben bir ormanda yaşıyorum. Gündüzleri cenneti anımsatan, geceleri korku filmlerinin çekildiği yeri anımsatan ıssız bucaksız bir ormanda... Korkuyor muyum? Hayır Korkmuyor muyum? Hayır Tek kaldığım zamanlar bazen çıt sesinden bile ödümün koptuğu oluyor. Bazense işlek bir caddenin apartman dairesinde yaşıyormuşum gibi rahat oluyorum. Gidecek tek bir yerim bile yok buradan başka. Ondan başka. Dişini tırnağına takıp, bir kuruş bile kazanmanın derdinde olan, benimle burayı paylaşan o. Hem benim çocukluk aşkım, hem de şuan olduğu gibi gümbür gümbür atan kalbimin sebebi. Hem benim yaşama sebebim, hem de onu görünce içimde uçuşan kelebeklerin sebebi. Ben onun divanesiydim, hem de deli divanesi.All Rights Reserved
1 part