Bir ıslık sesi duydum karşı kaldırımdan. Ve başım anında şimşek çakmış gibi oraya döndü. Hemen hemen aynı yaşlarda olduğumuzu düşündüğüm ve parlak sarı saçları olan bir oğlan, babamın sokağı terk eden arabasının arkasından yapmış olmalıydı bu hareketi. Islık çaldığı elini ağzından çekti ve önündeki taşa bir tekme savurdu. "Vay be. Şuna bak, inletti sokağı."
Başı bana döndüğünde olduğum yere çakılı kaldığımı o an farkettim. Ceketinin cebine soktuğu ellerini ceketinden çıkarmadan sokağın sonunu işaret ederek, hafif bir tebessümle ve kaşları kalkmış bir şekilde "Çok güzel araba, değil mi?" diye sordu. Sorusuyla anında kendime geldiğimde sonunda başımı önüme çevirerek yürümeyi başarabilmiştim. "Cevap veremeyecek misin?" diye sorduğunda adımlarımı durdurmadan başımı ona çevirdim.
"İnsanlar laflarını tasdiklemeden rahat edemiyor musun?" diye sordum ben de bu kez. Önüme dönerken "Araba işte." diyerek kestirip attım. Cevap vermedi.
-
"Çünkü sonu güzel biten her yol, içinde ne kadar zorluk barındırsa da gidilmeye değerdi."