Kavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratılmış bir yanılsamadan ibaret. Gerçek şu ki; binlerce yıl içinde av ya da avcı oldular. Ancak hiçbir zaman o masallarda bize anlatıldığı gibi duygusal bir prenses, yardıma muhtaç bir kadın, ya da sulu gözlü mitolojik yaratıklar olmadılar. Suda ya da karada fark etmez, onlar için bir tehditseniz eğer avlanırsınız ve kesinlikle acımazlar. Tıpkı biz insanların da binlerce yıldır onlara yaptığı gibi. İnsan teknolojisi takip edilemeyecek bir hızla gelişirken, bir süre sonra onların pençelerine karşı, insanların kalın çelikten makinaları vardı. Denizkızları için daha da korkuncu olanıysa; insanların artık modern tıptaki gelişmeler yüzünden onlara sadece değerli pulları için değil, ölümsüz bedenleri için de ihtiyaçları oluşuydu. Ta ki büyük tufana kadar... İşte gelişmiş teknolojiye olan bağımlılığımız ve doğa ile oynamamızın sonucu buydu. İklimsel değişiklikler, küresel ısınma, buzullardaki erime, deniz seviyesindeki artış... Ve kimsenin bunu bir tarafına takmaması başlarda sadece onların işine gelmişti. Ancak sonra insanların bir şekilde hayatta kalabildiğini öğrendiler. Hatta öncekinden çok daha tehlikelilerdi. Üstelik tüm bu olan bitenlere çoktan Tanrılar ve Tanrıçalar da dâhil olmuştu. Deniz kızlarının lideri ve bir Tanrıça olan Semiramis'in kızı Alina, kendisini tüm bu olayların ortasında bulduğunda, aslında kim olduğuyla ilgili bile hiçbir fikri olmadığını anlar ve kendisini; ailesini, dostunu ve düşmanını tekrar sorgulamak zorunda kaldığı bir fırtınanın içinde bulur. Üstelik karşısındaki düşmanlar, Tanrıların bile müdahale etmekten kork
85 parts