"Ölümle Dans Edenler #1"
Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilmediğim yönlerini öğrettiler.
Ailem, tarih boyunca uygarlıkları yok eden, müslüman ama yozlaşmış bir tarikatın üyesi. Haşhaşi Tarikatı.
Benim ve ailemin peşinde olanlar, her gün başka acılar yaşatan ise, yine yozlaşmış, Hıristiyan bir tarikat. Tapınak Şövalyeleri.
İşin ilginç yanı, yıllarca dost olan bu iki tarikat birden kutsal bir sandık için düşman oldu.
Dostu tanıyamıyorum, düşmandan emin değilim ve bunları anlayana kadar umarım kalbim durmaz.
Çünkü dostun içinde düşman, düşmanın içinde ise dostlar var.
Bu yabancı olduğum yerde, hiçbirini desteklemesem de, bildiğim bir şey var. Kalbim burada, bir adamın kolları arasında çok huzurlu.
Alamut'un rivayeti olan sahte cenneti tatmak Şura'yı nasıl büyütecek?
!Bu bir tarih kitabı değildir. Tarihi ögeler barındırsa da gerçek olaylarla, kişilerle ve kurumlarla doğrudan bağlantısı yoktur.!
Tüm hakları saklıdır.
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....