Hayat öyle bir yoldur ki, ne zaman, nerede, karşımıza ne çıkacak asla bilemeyiz. Bilmediğimiz hâlde umutlarımızı bir bir hayâl bulutlarına saklarız. Sonra da yağan her yağmur damlasında, hayâllerimizi sakladığımız o bulutun tam tepemizde durup bizi mutluluğumuza kavuşturmasını bekleriz. Ben de bekledim. Hem de 1 yıldan fazla bir süre. Uzaktan sevdiğim adamı umutlarımı sakladığım bulutlarla birlikte kalbime gizledim. Belki, sadece rüyama gelmekle bile, beni her seferinde kendine daha çok bağladığından haberi olmayacaktı ama bu gerçek de değişmeyecekti. Şimdi, umutlarım, o bulutla birlikte bana doğru yürüyordu. Attığı her adım, bana gelişinin müjdecisiydi ve kalbim bunu düşündükçe, ona koşmak için çırpınıyordu göğüs kafesimde. Ve ben bu durum karşısında ne kalbime ne de beynime laf geçiremiyordum... . . . . . Kadın, imkansızı göze alarak kurmuştu bütün hayallerini... "Gökhan... Sen bana imkansız gibi gelen bir hayâldin kafamda kurduğum..." demişti İlkim, rüyasında. . . . Adam, çılgın bir kıza kaptırmıştı kendini... "İlkim! Anladım kıskançsın ama, onları döverken kendine de zarar veriyorsun." demişti Gökhan, İlkim'in kırılan kafasına pansuman yaparken. . . . Biraz eğlence, biraz aşk, biraz da acı var onların hikayesinde. Olmaz dedikleri olmuş, bir yola çıkmışlardı. Hadi; Onlar bu yolda yürürken biz de arkalarından takip edelim onları... *Bu kitabın tamamını ikiz kardeşime ithaf ediyorum...*
6 parts