Ruhu, göğüs kafesini tutmuş acıdan parçalanıyordu. Kafasındaki sesler gök gürültüsünden bile daha sesliydi. Yıldırımların ucundaki ok, adeta yüreğini delip geçerken, nefes alması zorlaşıyordu. Neden böyle olmuştu? Kızın kafasında adeta bir kaos yaşanırken yüzünde mimik oynamıyordu, dümdüz sessizce bakıyordu, karşısında ona nefretle bakan kadına. Annesinin ağzından çıkan her söz bıçakla kalbine işlenirken, gıkı bile çıkmıyordu. Ne yapmıştı bu kız? Nefretle bakılmasını sağlayacak hangi günahı işlemişti? Bunlar kimin hatasıydı? Şimdi ne yapacaktı? Içindeki kaosla valizini alıp çıktı. Sokaklarda elinde valiz, kafası karmakarışık, nereye gittiğini bilmez halde yürüken asla unutmayacağı o sözler, nefretle bakan o gözler bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. O hep yanlızdı; ama, şimdi yanlızlığı parmak uçlarına kadar hissederken, yağan yağmuru umursamaksızın olmayan geleceğine adımlıyordu.