FEVERAN
  • Reads 15,413
  • Votes 961
  • Parts 26
  • Reads 15,413
  • Votes 961
  • Parts 26
Ongoing, First published Apr 28, 2021
Bazı aşklar secdeye kapanır, bazı günahlar susarak ödenir.

Mihran Uluöz, geçmişini unutmaya çalışırken, onu hatırlatacak bir adamla karşılaştı: Uluğ Mirza Köksoy. Kuzeninin ölümünü aydınlatmak için Türkiye'ye dönen Uluğ, sıradan bir cinayetin ardında yatan dehşeti ararken, geçmişiyle hesaplaşmak zorunda kalacağını bilmiyordu.

Bir adam öldü. Bir kadın sustu. Bir aşk doğdu, ama doğduğu gün ölmeye mahkûmdu.
Mihran, bir gecenin karanlığında kaybettiği hafızasıyla savaşırken, Uluğ ona hem işkence eden hem de onu hayatta tutan tek kişiydi.

Her şeyin sonunda, herkesin kefaretini ödediği bir mihrap vardı.
Bazıları oraya kanla geldi.
Bazıları sessizlikle.
Bazıları da yalnızca aşkıyla...

Bu kitap, affetmenin ve cezalandırmanın birbirine karıştığı, aşkın bile bazen bir günah sayıldığı karanlık bir yolculuğun hikâyesi.

Ve bu yolculukta, herkes ölüyor. Ama bazı aşklar, ölmeye razı oluyor.

》》》》》》》
                                                                             
"Söyle sevgilim, utanma uğruna savaşırken nasıl bana ihanet ettiğini anlat?" Yüzünde yenilgiyi kabul etmiş bir hüzün vardı. 

Yaşlarım dinmiyor, bu içimdeki acı bitmiyordu. Utanç duygusu tüm benliğimi ele geçirmişti.

"Hani hep gitmekten bahsediyordun ya gidebilirsin artık. Tıpkı tanışmadan önce olduğu gibi aramazda koca bir okyanus var." 


CİNAYET! 

GÜÇ GÖSTERİLERİ!

GEÇMİŞİN ACI İZLERİ! 

USLANMAZ DUYGULAR!
All Rights Reserved
Sign up to add FEVERAN to your library and receive updates
or
#155roman
Content Guidelines
You may also like
KIZIL GECE  by DuruMavii
85 parts Complete
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi. Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı. Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi. "Yardım edin! Biri bana yardım etsin." Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım. "Yardım edin! Biri bize yardım etsin!" Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum. Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi. Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu. Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti. "S-sen..." Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı. "Yardım istiyordun, değil mi?" Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu. Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti. Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.
Ateş lalesi & sevilmeyenler matemi . by aysenazcagtas
11 parts Ongoing
Ardından alayla devam ettim:" Tabii sizin gibiler nereden bilecek sevmeyi. Sen ne sevilmeyi ne de sevmeyi hak ediyorsun!" Hakan'da oturduğu yerden kalktı ve aramızdaki iki adımlık olan mesafeyi'de kapatarak, bana doğru yaklaştı. Şimdi ona, hafiften kafamı kaldırarak, ateş gibi yanan siyahlarına, öfkeyle genişleyen burun deliklerine ve kasılan yüzüne bakıyordum. Tenime değen sıcak, sinirli nefesini hissediyordum. " Demek benim gibiler sevilmek nedir bilmiyor? Ne sevilmeyi ne de sevmeyi hak etmiyorum öylemi? Seni hangi benim gibiler sevmedi, değer vermedi, kullandı da böylesine agresifsin. Merak ettim doğrusu. Senden kurtulmuştur gerçi. Senin gibi böyle her şeye ön yargılı yaklaşan birisine kim değer versin, kim sev- Hakan cümlesini bitiremeden odanın içinde yankılanan bir tokat sesi; her şeyi, herkesin dilini lal etmişti. Evet o tokatın sahibi bendim. Sınırlarımı aşmıştı. Hakan; yavaş yavaş bana doğru döndü, yüzünde ileriye gittiğinin farkında ama geri adım atmayacağını belli eden öfkeli bir ifade vardı. " Sakın. Bak sakın o cümleyi tamamlama. Sınırlarımı aşma benim. " dedim içimde hissettiğim öfkeyle bağırarak. Hakan'ın yüzüne biraz daha yaklaştım, burunlarımız birbirine değiyordu, sıcaklığını her bir yanımda hissedebileceğim kadar yakındım artık ona. Kısık ama tehlikeli bir şekilde devam ettim, ardından. " Beni karşına almayacaktın. Senin yaranı ezerek küle çevirir, burayı yakarım. " Hakan bana doğru bir adım attı. Artık mesafe yok denecek kadar azdı. Kokusunu tam olarak alabileceğim ama sinirden bunu düşünemeyeceğim bir andaydım. Kulağıma doğru eğildi ve sinirle fısıldadı; " Ezdiğin kadar ezer, yaktığın kadar yakarım Ateş lalesi !"
GECENİN İZİ by hisssizyazar
46 parts Ongoing
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı. Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı. Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu. İzem Karasu. Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı. Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı. İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı. Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı. .....
You may also like
Slide 1 of 9
KIZIL GECE  cover
ZEVAHİR cover
Güneş Tutulması  | Yarı texting  cover
Elzem: Leyla Gecesi cover
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı) cover
Sevda\Texting  cover
MAZHAROĞULLARI cover
Ateş lalesi & sevilmeyenler matemi . cover
GECENİN İZİ cover

KIZIL GECE

85 parts Complete

Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi. Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı. Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi. "Yardım edin! Biri bana yardım etsin." Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım. "Yardım edin! Biri bize yardım etsin!" Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum. Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi. Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu. Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti. "S-sen..." Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı. "Yardım istiyordun, değil mi?" Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu. Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti. Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.