Üzerimdeki uzun mu uzun elbise ile kaçıyordum koşuyordum durmaksızın... Bu benim son kaçış hakkımdı, beni yakalamadan saklamam gerekiyordu. Ayağım acıyor ve ağrıyordu. Sonunda ormandan çıkış yolu görünmüştü. Gördüğüm duvarlarla olduğum yere çöktüm. Arkamdan hışırtılı adım sesleri geliyordu. O sinirli sesi ile adeta kükredi. -Siktirmeyin belanızı şimdi arkanızı dönün lan!!! Ensemde hissettiğim nefes ile ürktüm. -Güzelim kaçarken şalını takmayı unutmakta yeni adet sanırım! Benim olan güzelim saçlarını nasıl kapatamazsın! Usulca başıma elbisenin aksine siyah şalı kafama güzelce sardı. Ve öpücük kondurdu. Korkarak ona döndüm. Gözlerinde kararlılık vardı. Elini kaldırdı hemen gözlerimi kapatım kendimi savundum. O ise aksine yanağımı okşadı. - Bu yaptıklarının cezasını eve gidince konuşacağız Nur'um. Adamlarımın önünde seni azarlacak ya da dövecek kadar alçak bir adam değilim!!! Sen benim en kıymetli emanetimken sana kıymamı bekleme yavrum. - gidelim mi? Yavaşça çöktüğü yerden kalktı beni de kaldırdı. -gidelim kraliçem daha sana takmam gereken bir taç var evimizde...