TAMAMLANDI
"Ne diye bakıyorsun? Seni de hiç sevmiyorum zaten. Hep üstten üstten bakıyon." dedim.
Yüzü mü düştü?
Üzüldün mü sen?
Ama ben, sen öyle bakınca nasıl kıyabilirim ki?
Sonra Yankı'ya baktım. O hala ağlıyordu. Onun göz yaşlarını silerken "Ben seni çok seviyorum." dedim. Sonra Adal'a baktım ve ayağa kalktım.
Kollarımı boynuna dolarken "Korkma, seni de seveyim mi?" diye sordum. Böyle bakınca sevilmeyi hak ediyor gibi duruyordu.
Değil mi?
Evet evet. Bence de.
"Sev." dediğinde kafamı omzundan çekip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ama hemen geri çektim.
Tövbe tövbe.
İçki içmeyin anacım.
Günah günah.
Yüzüne sırıtmaya devam ederken Yankı'yı da kaldırdım ve arabaya geçtim. Aptal çocuk hala orada öyle öküzün trene baktığı gibi kalıyordu.
'Acaba onu daha önce kimse mi öpmedi?'
Yoo, ben gördüm.
Hani bunun adı Ali'ydi, o zamanlar Zehra'yı bir sürü kere öpmüştü.
Yüzümü buruşturdum. Pis veletler.
Oyuncular, gazeteciler, mankenler... Hiçbirinin hayatı mükemmel değil.
Hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Kitaptaki ünlüler tamamıyla hayal ürünüdür.
TUZLU YAĞMUR "Evvelâ Vatan" "Sınırsız Sevenlere Koşulsuz Sevenler Gerek..."
1 part Complete
1 part
Complete
Evvelâ Vatan...
Tam o anda omzuna dayanan bir ağırlık hissetti. Bu ağırlı ğa aşinaydı, uzun zamandır hissedememişti bu ağırlığı. Deyim yerindeyse daha önce yediği birşeyin tadının damağında kalıp da, uzun süre sonra tekrar tatması gibiydi şu an yaşadığı ruh hali. Duraksadı, duraksadı, bir şey daha farketti. Sessizlik... Oturduğu tribünde tanıdıklarının hiçbirinde ses yoktu hepsinin gözü kendisindeydi. Şu an yaşadığı şeyin ad olarak seçeneği çoktu ama hangisi uygundu? Belki arkasına dönüp ne olduğunu görse adını koymak daha kolay olabilirdi.