"Yaşadıkların sana ağır gelmiyor mu?" dedi.
Peki yaşadıklarım içinde hangisini bahsetiyordu ki.
Babamın beni terk etmesi mi? Annemin gözlerine çökmüş yorgunluk mu? Yoksa diğer yaşadıklarım mı?
Sadece sustum.
Babasının prensesi olamamış bir kız için hayat nasıl zor olamazdı ki.
Hayattan vazgeçmek üzereyken, karşıma Emir çıktı.
Sanki bir şeyler yoluna girmiş gibiydi.
Evet sadece "gibiydi".
Çok sevmek insanın canını neden acıtırdı ki? Sevmek üzülmek miydi?
"Ah be kızım babanda ki gibi, yine mi yanıldın."
Bütün her şeyi bırakabilirim seni asla bırakamam demişti, galiba Nesli Emir'i geçmişteki pişmanlığına bıraktı.
Ve en sonunda her şeyini kaybetmiş biri olarak erken yaş da büyüdüm.
Sonrasında yaşadıklarımın yükü omuzlarıma ağır geldi.
Sevgisizlik her canlıyı öldürdüğü gibi, Nesli'nin de sonu oldu.
Asya: Ya ne olur pide ayırsan ölür müsün?
Pideci bozuntusu: Ramazan ramazan kul hakkına mı gireyim bir de. Biraz erken gel al pideni.
Asya: Ya kul hakkı değil diyorum sana ödeyecem parasını, sen sadece iki pide ayıracaksın.
Pideci bozuntusu: Erken gel al.
Asya: Sinirsin sinir!
Pideci bozuntusu: Senin de benden geri kalır yanın yok merak etme.