Kadın eline doladığı künyeyi adama doğru uzattı, "Bak! Bu isme iyi bak! Hatırladın mı?"
Karşısındaki adam sadece ona bakıyor, sesini bile çıkaramıyordu.
İpek ona yaklaşıp elini tuttuğunda diğer silah arkadaşları onun ne yapacağını anlayıp, mağaranın dışına doğru çıktılar.
"Bu hayvanların da gece ulumalarından hiçbir şey duyulmuyor değil mi Ferman?" dedi Kerem karşısındaki dağlık alana bakarak.
"Aynen komutanım aynen. Yanımdaki adamı zor duyuyorum inan ki."
İpek o anlarda adamın elini tutup kırılana kadar kıvırınca, adam acıyla mağarayı inleterek bağırdı.
"Mesela şimdi biri avazı çıktığı kadar bağırsın, duyamam yani. Bir de roketler, havanlar patladı kulağımın dibinde, Allah seni inandırsın bir çınlıyor ki kulağım anlatamam komutanım."
"Aynen aynen. Bende bir şey duymuyorum."
İpek bu sefer künyeyi adamın boğazına doladı, "Bu künyede ismi yazan adam, benim sevdiğim adamdı lan! O durdurduğun kalp, benimdi! Bende senin nefesini keseceğim!"
"Yapma! Yalvarırım yapma!"
"Yalvarma lan bana!" diye gürledi. "İşte sizinle aramızdaki fark bu! Eminim sen benim askerimi öldürürken o sana bir kere bile yalvarmamıştır. Eminim yüzüne tükürmüştür. Eminim ağzından bir tek 'Vatan Sağolsun' kelimeleri çıkmıştır ve sen pislik herif, askerimin her kanı bu vatana helal olsun, senin de yerin cehennemin dibi olsun!" diyerek elindeki sevdiği adamın isminin yazdığı künyeyle adamın nefesini kesti. "Bu vatana bin tane Doğan Kalamış feda olsun!" gözyaşını silerek elindeki künyeyi boynuna taktı ve mağaradan çıktığında ona bakan komutanına, "Doğan Kalamış'ı şehit eden pislik ölü olarak ele geçirildi komutanım," dedi.
'DİPSİZ KUYU' SİZLERLE...