ELEMENTUM TERRA
  • קראו 255
  • הצבעות 60
  • חלקים 4
  • קראו 255
  • הצבעות 60
  • חלקים 4
מתמשך, First published מאי 15, 2021
Terra, bir doğa harikası! Uçsuz bucaksız dağlarda yaşayan ve Terra taşlarının enerjisiyle farklı yeteneklerle doğan insanlara yuva oluyor. Terra'da halkı ihtiyaçlarını karşılamak için vadilerinden uzaklaştıkça ve demirden duvarlara yaklaştıkça timor adı verilen yaratıklarla savaşmak zorunda kalıyor. Gece çöktüğünde halktan insanlar kaybolmaya başlıyor...
Luana Loyce, Terra'da büyüyen normal bir kızdır. Yaşını doldurup sürece girmek için bekleyen Luana, 8 yaşındayken şifacı olan annesinin ortadan kaybolmasıyla birlikte meydanda bir patlama yaşar. Taşlardan onay almadan enerjisini ortaya çıkaran Luana halkı tarafından lanetli olarak anılmaktadır.  
Timorlar kimin için çalışıyor?
İnsanlar nereye kayboluyor?
Terra'nın etrafında yaşam var mı?
Demir duvarlar neyi gizliyor?
Bambaşka bir evrene giriş yapın ve Terra halkından biri olun.
Hepsinin cevabı için kitabımı okumayı ve oy vermeyi unutmayın. :)
כל הזכויות שמורות
Sign up to add ELEMENTUM TERRA to your library and receive updates
או
#204özelgüç
הנחיות התוכן
ייתכן שגם תאהבו
KIZIL GECE  by DuruMavii
85 חלקים הושלם
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi. Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı. Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi. "Yardım edin! Biri bana yardım etsin." Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım. "Yardım edin! Biri bize yardım etsin!" Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum. Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi. Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu. Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti. "S-sen..." Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı. "Yardım istiyordun, değil mi?" Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu. Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti. Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.