Öyle bir mesafe vardı ki aramızda. Aynı ülkede yaşıyorduk evet. Ancak o bir köşesinde ben bir köşesinde. Aynı ülkede yaşıyorduk fakat benim manikürlü ellerimde kalem kağıt varken onun nasırlı ellerinde tüfek vardı. Ben şapka takardım başıma o miğfer. En büyük mesafemiz de tam 46 sene vardı aramızda. Ben mi gelecekten bakıyordum ona? O mu geçmişten görünüyordu bana? Hangisiydi gerçek olan? Zaman ve mantık kavramının yitirdiği akıl karı olmayan bir durumun içinde ikimizde şok olmuş gözlerle bakıyorduk birbirimize? Aynı anda nefes alıyorduk aynı anda atıyordu kalplerimiz. Ama mümkün müydü böyle bir şey? Şu soğuk camdan yapılmış aynayı yarıp geçerek, dokunabilir miydim parmak uçlarımla yaralı bedenine. Kalbim aşabilecek miydi yarım asırlık mesafemizi?