Son gidişimden farksız dönüşümde de etraf sessiz ve karanlıktı.İçimde yine bir hasret türküsü...Dokunsam ağlar,hem de hıçkıra hıçkıra..Soluğumda bir ses,bir nefes;etrafta tanıdık bir sima.Aradım.Bulamadım.Ensemde bir korku.Neyin nesi bilmem.Hikayemin sonunu yazmadan kapattığımdan mıdır yoksa tekrar başlayamadığımdan mı?Yanlışlar doğruya götürmezdi elbet ama doğrularımda yanlışlara çıktığımdan mı?Yoksa çok kaybettiğimden mi?Kulaklarımdan beyin kıvrımlara kadar sur misali üflenen bu felaket kimden yadigardı.? Benim hikayem... Bir devrialem yaşamış bünyemde örselenmiş tüm sancılarımla bir kez daha fark ettim.Başlarken tahmin ettiğim noktada olmayışımı. Kaçarken bacaklarım birbirine dolaşıp da çokça düştüğümden mi,yoksa dünyanın yuvarlak oluşundan mı başladığım noktaya geri dönmüştüm. Benim yüzleşmem... Toprağa gömdüklerim kadar büyük bir ağırlıkta; yaşarken öldürdüklerimle yüzleşmek de bu kadar güç müydü?Yoksa dikili bir taşı dahi olmadan kaybettiklerimi kabullenişlerimden miydi?Bir göç yangınıydı benim misalim,bir turna katarıydım.Benim yüzleşmem toprağa gömdüklerimin tohum misali yüreciğimde büyüyüp serpilmesiydi. Benim yürek yangınlarım... Zamanında çokça uzanıp uzanıp da bir türlü erişemediğim.Erişemedikçe mundar kıldıklarım,sayıp ,sövdüklerim en sonunda derin bir sükunete düştüklerim.Bulmak için deli divane çırpınmalarım,çabalarım.Şimdi tüm yakarışlarım kimedir?Kimden dilenmeli,kimden medet ummalı?Yıllardır beyhude çabalarımla kan ve revan bir ahmaklıkta kaldığım bir türlü olgunlaşıp da hamlıktan ve toyluktan savamadıklarım... ******** "Avuçlarında hasret büyütenin elleri ,toprağa bir başka değer."dediğin günden evvel de biliyordum hasretini ve yaralarını. Senin yaraların ucu törpülenmemiş keskin bir mızrak...Neresine değsek acıtır ve kanatır.