Altı kişi de yağmurun atışırmaya başladığı karanlık ormandaydı. Korkuyla evden çıkar çıkmaz ne yapıcaklarını bilememişler ve 2 katlı krem evin yakınında olan büyük ve kasvetli ormana doğru koşmuşlardı. Şehrin ışıkları kayboluncaya kadar koştular. Artık ayakları onları taşımaz hale gelince, en önde koşan uzun boylu çocuk durup, diğerlerine döndü, onun durmasıyla diğerleride durup nefeslenmeye başladılar. Bu arada yağmur bastırmış ve saçlarıyla beraber kıyafetleride iyice ıslanmaya başlamıştı. Nefeslenip ellerini saçlarına götürdü ve önüne gelen tutamları arkaya doğru itti. Diğerlerinin yüzüne doğru baktı. Hepsi nefes nefese kalmıştı ve yüzlerindeki korku ve dehşet çok belliydi. Kendisinin de onlardan bi farkı yoktu titrememek ve ağlamamak için zor duruyordu. Ama birinin ne yapmalarına karar vermesi için konuyu açması gerekiyordu ve herkes gözlerini birbirinden kaçırıyordu. Anlaşılan Konuyu açması gereken kişi kendisiydi. "Ne yapıcağız?" Sesindeki güçsüzlük ve korku fazlasıyla belli oluyordu. "Ne yapacağımız gayet basit." Ses gözlüklü ve digerlerine göre daha küçük olan kişiden gelince kafasını ona çevirdi. Sesi kendinden emin ve tok'tu. Gözlüklü çocuk ise ciğerlerindeki hava sanki yetmiyormuş gibi derin bir nefes alıp devam etti; "Cesetten kurtulmalıyız"