15 Части В процессе "Soğuk Dağlar, Sıcak Nefret"
"Üsteğmen Aybüke Koral'ın kayboluşu, sadece dağların değil, bütün karargâhın susmasına neden olmuştu."
Aybüke'nin yüzü soğuktan çatlamıştı. Ellerinde, günlerdir çözülmeyen iplerin ve vücudunda gördüğü işkencelerin izler vardı. Gözleri açıktı ama görüşü pusluydu. Ne sabahın kaçıncı saatiydi ne de düşmanın kaçıncı günüydü bilmiyordu. Ama Aybüke hâlâ ayaktaydı.
İçinden bir ses, babasının o sert sesiyle konuşuyordu:
> "Sen bir subaysın. Kendi şerefinle doğdun, o şerefi kirletmeden öleceksin gerekirse."
Ve sonra, diğer sesler...
- "Aybüke'm," derdi en büyük abisi Yiğit. " Bize geri dön abim"
- İkizlerden biri, Hakan, gülerek kulağına fısıldardı: "Gökyüzünü ben kontrol ediyorum, yeryüzü de size emanet"
- Diğeri, Baran, daha sakindi. Doktorun soğukkanlılığıyla konuşurdu: "Yara alırsan ben sana şifa olurum güzelim yeter ki bana geldiğinde kurban olduğum kalbin atsın."
- En küçükleri, Tolga... askeri birimde siber uzmanıydı. "Yolunu kaybedersen ben sana pusula olurum abla. Yeter ki sen bize gelmeyi bil "
Ve şimdi Aybüke, dağların ortasında, sırtında kendi hikâyesiyle, hâlâ düşmana bakacak kadar diriydi. Onu ayakta tutan ise ailesi ve hala dalgalan al bayrağıydı.