Rönesans İtalya'sının taş duvarları arasında, ruhunun derinliklerine dokunan yaralarla büyümüş bir genç kadın: Maddalena De Benardi... Roma'nın soylu hanedanlarından birinde, sevgisizliğin gölgesinde yetişmiş; ama içindeki hayat dolu kıvılcımı, hiçbir zaman söndürmemiştir. Küçük yaşta sığındığı Lucca'da, resmin büyüsüne inanarak yüzünü tuvallere emanet ederken, kendi hikâyesini de usulca yazmaya başlamıştır.
Ta ki, Roma'dan gelen bir mektupla tüm renkleri silininceye dek...
Ve sonra karşısına çıkar Sandrino Panzio. Gençlik şarabının rehavetini dudaklarında taşıyan, hayatın zevklerine düşkün, alaycı gülümsemesiyle baş döndüren, Panzio ailesinin varisi. Çapkınlığıyla ün salmış bu adamın parıltılı cazibesi Maddalena'yı hem ürkütür hem büyüler. Çünkü Sandrino, sadece bir adam değil; öfkeyle savrulan, tutkuyla parlayan bir yansımadır onun için.
Ama bu hikâyede aşk, zarif bir dans değildir. Gururun, intikamın, inatla yanan kalplerin ve geçmişin kırık aynasında aranan gerçek bir güzelliğin hikâyesidir bu. Maddalena'nın gözleriyle başlayan bir mücadelede, Sandrino'nun kalbine uzanan yol; arzuyla, inatla ve kırılgan bir cesaretle örülüdür.
Hikayelerimin çalınması, kopyalanması ve benzeri durumlarda Türk Ceza Kanunu ve Anayasamızda yer alan tüm fiili haklarımı talep edeceğim.
"O da mutlu değil bu halinden. Sen onun yerinde olsan mutlu olabilecek miydin?" Annem derin bir iç çekti.
"Tabii ki mutlu olmazdım. Metin... Ben diyorum ki; bir yardımcı tutalım. Böyle engellilerle ilgilenen kişiler var ya... İlgilenir, ilaçlarını verir. Hem ben de artık dinlenir, biraz kendime bakarım." Boğazıma yutkunamayacağım bir yumru oturmuştu. Sandalyeyi hareket ettirip yanlarına doğru sürdüğümde çıkan seslerden sonra bana baktılar.
"Madem bu kadar fazla geliyorum koyun beni kapının önüne! Ne gerek var bir yardımcıya para ödemeye!" Annem ayağa kalkarak yanıma doğru yürümeye başladı.
Her gün olduğu gibi yine bir tartışmanın fitili ateşlenmeye hazırlanıyordu.
☆
°Kapak için Wattpad Üçüzlerin Kapak Sayfası'na teşekkürler...
Mahkum diye nitelendirdiği bedenini hapsetmişti bir odaya. Hem bedenini, hem özgürlüğünü...
Koskoca 3 yılı gitmişti birden ellerinden. Şimdi yalnız, öfkeli, mutsuz bir adam. Kime dokunsa ateş, çığ...
Özgürlük bedende değil, ruhtaydı.
Özgürlük bedende değil, yürekteydi.
Özgürlük bedende değil, zihindeydi.
Peki sen?