"Senin neye benzediğini buldum." Kalın ve kendinden emin çıkan sesiyle kendime gelirken daha deminden beri bunu düşünüp düşünmediğini merak ettim. "Neye benziyor muşum?" Hissettiğim merak sesime de yansırken o, gözlerini bir an olsun denizden çekmeden cevap verdi. "Sen papatyaya benziyorsun..." Duraksayıp derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya başladı. "Ben küçükken mahallede boş bir arazi vardı. Her bahar mevsimi o arazi papatya dolardı. Ne zaman oraya baksam kalbim onların güzelliğiyle çırpınırdı. Şimdi sana ne zaman baksam aynı hissi veriyorsun bana. Kalbime bahar doğuyor sanki." Dudaklarımı aralamadan önce gözlerimi ondan kaçırarak denize doğru döndüm. "Yanlışın var. Ben bir papatya olamam hatta papatyaya benzeyecek son insanım. Neden biliyor musun? Papatyalar zarif ve kırılgandır. Benim ise duvarlarım var, sert ve güçlü durmaya çalışıyorum. Öyle kolay kolay incinemem ben." Oturduğumuzdan beri ilk defa başını bana döndürdüğünü hissettim ve hemen ardından onun sesini duydum. "Ölmüş bir papatya gördün mü hiç ya da bir papatyayı defterinin arasında sakladın mı?" Olumsuz anlamda başımı iki yana sallayarak merakla onu dinlemeye devam ettim. Dudaklarının arasından alay dolu ufak bir kahkaha döküldü. "Bir papatyayı kurutsaydın eğer böyle bir soru sormazdın zaten, Papatya. Ben seni bir defterin arasında saklamak istiyorum." Kapak Tasarımı - @lluzoscuraa
3 parts