Küçükken annemle lavanta tarlasına giderdik, ben annemin elini bırakıp lavantaların içinde yuvarlanıp, oynardım. Bazen kaybolurdum ama annem hemen beni bulup, elimi sıkıca tutardı. Annem gidince benim tek tutunacağım el de gitmişti. Annem giderken, sıcacık ellerini de alıp gitmişti. O günden sonra kimse lavanta tarlasının içinde beni bulup, elimi sıkıca tutmamıştı. Ta ki o güne kadar...
Annemsiz lavanta tarlasına gidip yine kaybolmuştum, elimi kimsenin tutmamasını beklerken, büyük bir el sıkıca beni tutup kaldırmıştı. Göz göze geldiğimizde, o gözleri ve bakışları ömrüm boyunca unutmayacağımı biliyordum. Ben onun sert çehresinde, soğuk bakan gözlerinin içinde bir sürü duygu görmüştüm. Ben onun içindeki sıcaklığı görmüştüm. Biz onunla birlikte tüm yaralarımızı saracaktık, biz düştüğümüz yerden birbirimizin elini tutup kalkacaktık. Biz birbirimize yuva olacaktık.
~~~~~~~~~~~🌟~~~~~~~~~~~~
Yaşadığı her şeye rağmen ayaklarının üzerinde hâlâ dimdik duran, kıpır kıpır, renkli kişiliği ile herkesin hayran kaldığı Dilge...
Küçükken kıpır kıpır olan ama yaşadıkları ile Dilge'nin tam tersi hayata karşı küsen, soğuyan kalbi buz gibi olmuş Yaman...
Onların hikayesi çok başkaydı. Kader onlar için ağlarını örmüştü. Birbirinden tamamen farklı iki insanın kaderini birlikte yazmıştı. Herkesin söylediği ve bildiği meşhur bir cümle vardır: Zıt kutuplar birbirini çeker.
~~~~~~~~~~~~~~~✨~~~~~~~~~~~~~~~~
-Sen kalbim bu kadar buz tutmuşken, beni sevmeye inandırıp ve beni sevip kalbimdeki buzların erimesini sağladın.-