Büyük bir depremin yıkımı, ne kadar ağır olabilir? Getirileri, götürüleri ne kadar dağıtabilir? Enkazın altında kalanları nasıl kurtarırız? Ya o enkazın altında biz varsak? Ya da asıl enkaz biz olmuşsak? Belki de... Depremin ta kendisiyizdir. Ortada toplanması gereken 1 milyon lira, berbat hikayelerden çıkıp gelmiş beş kişi... Onlarca senaryo yazılarak yapılan onlarca soygun... Bu bir piyes, biz de bu piyesin oyuncuları; depremi yapmaya hazır beş farklı dünya. Daha ne kadar enkaz olabiliriz diye sınırları zorluyoruz belki de. Bir bina kaç kez yıkılabilir ki? Kaç kişinin canını alabilir? Bizim depremimizin adı: Zemin. Tüm senaryolar Zemin'de yazılır ve bizim senaryolarımızda hep iyiler kazanır. Bu deprem olacak, tüm piyesler sergilenecek ve enkaz altında kalanlar hep kötü adamlar olacak. Zemin'e ilk indiğimde "Neden Zemin?" Diye sormuştum. "Biz kralın emirlerine uymayı reddeden ve kralın karanlığa hapsettiği birkaç kişiyiz. Bu karanlıktan kaçmak yerine onu sahiplendik, 'Zemin' ismini verdik. Zemin'den aşağısı yok, düşebileceğimiz en dip burası. Burada bizim adaletimiz işliyor, bu karanlık bizim krallığımız." Demişti bana. Gerçekten bir adaletleri vardı, bir davaları vardı. Onların adaletinde yoksul kazanırdı, çocuk kazanırdı, masum hayvanlar kazanırdı. ve bir kuralları vardı: Kural 1: Adaletli çal. Başka kural yok. Burası bizim krallığımız.
8 parts