Onun da dudaklarında bir eskiye dönüş, O da yüzmekte, bir ses yığınının üzerinde. Bin hatırayı bir anda duyan gözlerinde, İnsana geceler boyu hazan veren bir düşünüş. *** Eftelya... Sana söylemiştim hatırla! Her insanın kalbi güzel değildir, güzel sözlere gel sen sakın inanma. Kuşlara bak! Yasemin ağacının üzerine konan kuşlara bak! Muhabbet eden o güzel kuşlara. Yuvalarında bir anne bir baba ve iki de çocuk. Bu bir rüya değil ama sen sakın uyanma. Hatırlıyor musun, ha Kaplumbağa Terbiyecisi? Bir soru sormuştun bana, o yasemin ağacının altında. Yağmurlu toprağa oturmuş, göğe bakarken ben birden çıkageldin sen. Elinde yine o fotoğraf makinesi, boyun yine o gün de benden kısa. O zaman yaşın kaçtı on muydu yoksa on iki mi? Ben on yaşındaydım doğru ya o zaman sen ise on iki. Neyse, bir soru sormuştun bana. O soruyu hatırlıyor musun? "Ne yapıyorsun burada?" Basit bir soru değil mi? Ama benim için hiç de öyle değildi. Peki ya ben ne cevap vermiştim? "Mutluluklarımı sayıyorum." On parmağımı geçmezdi. Yeniden, baştan, tekrar saydım durdum ama nafile. Bir türlü on etmiyordu. Yaşın küçüktü deme bana! Sen her bayram mutlu uyanırdın ben ise o yataktan zorla çıkartılırdım. On iki çarpı iki ne eder ha Kaplumbağa Terbiyecisi? Yirmi dört eder. Oysa ki benimkiler on parmağımı dahi geçmiyordu! Yirmiye daha yolum çoktu. Benim mutluluklarım... Parmaklarımla teker teker saydığım, sayısı onu geçmeyen mutluluklarım hep seninleydi. Ben de buna şaşkınım. Sen duysan öfkelenirsin. Kırılma, gücenme bana sakın çünkü az benim mutluluklarım. Biraz daha yanımda kalsan ha? Olur ya, belki o iki muhabbet kuşu gibi bizimde yuvamıza iki küçük muhabbet kuşu konar. Ben seni, o yasemin ağacının altında bekliyorum. Hani gelirsin ya da gelmezsin ya bil diye söylüyorum bunu. Ben nasılsa öyle de böyle de yaşıyorum.
7 parts