"Yusuf'un elinden tutmuş yürüyordum, arada başımı çevirip ona bakıyordum. Rengârenkti her yer. Balonlar, çiçekler, ışıklar, yeşil çimenler. Renkli kıyafetleri ile süslenmiş hanımlar, beyler... Ellerinde bardakları, içkilerini yudumlarken bize bakıyorlardı ve ılık bir hava tenimi yumuşacık okşuyordu. Gösterişli, büyük bir evin, kocaman bahçesinde nikâh için hazırlanmış ahşap platformda, rengârenk etekleri olan beyaz bir elbise ile yanımda uzun boylu, yakışıklı bir gençle yürüyordum. Elimde bahçenin süslenilmesinde de kullanılan çiçeklerden bir buket tutuyordum. Mutlu muydum? Bilmiyorum, söylemek zor ama gülümsüyordum. "
"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi.
''Bunu kabul edemem '' dedi.
Ben özür bile dileyemedim, özür dilerim diyemedim. Özür dilemek o kadar hafif kalıyordu ki hakaret etmek gibiydi. Keşke bana kızsaydı, bağırsaydı, kırsaydı, dökseydi ama böyle sessiz kalmasaydı. Belki vicdan azabım biraz azalırdı."
Melike yaptığı hatanın farkında ve çok pişman . Ancak buradan dönüş var mı? Hatasını telafi edebilecek mi? Ya da şöyle soralım bu hatanın tamiri mümkün mü?
Melike, onu geri kazanmak için elinden geleni yapacağa benziyor. Melike'nin aklında ne var? Neler yapacağını merak ediyorsanız buyurun o zaman sizi şöyle alalım.
Okurken dinlemek isterseniz diye bir de şarkı önereyim:
What's on your mind? -Madrugada