36 Bagian Sedang dalam proses Yılların benden alıp götürdüğü birçok şey vardı ve bunların başını da mutluluğum çekiyordu. Geriye kalanları ise sıralasam saatlerim yetmezdi buna. Eskiden her okuduğum kitap içimi umutla doldururdu. Çünkü kitap karakterleri her ne yaşamış olurlarsa olsunlar her şeye sabırla göğüs geriyordu ve sonunda yürüdükleri karanlık yol sona eriyor, aydınlığa ulaşıyorlardı.
Ben de göğüs gerdim, sabırlıydım da. Hatta öyle bir sabırlıydım ki yaşadıklarıma rağmen yıkılmayıp ayakta kalırken tek düşündüğüm hayatım boyunca aynı şeyler yaşayacağımdı. Eğer böyle düşünmeseydim, umudumu ön plana çıkarsaydım sabredemezdim.
Bazen pes etme raddesine geliyordum ama sonra bu düşünceyi silip atıyordum aklımdan. Kitap karakterleri benden daha beter şeyler yaşıyorlardı ancak hep güçlü kalıyorlardı, ben de güçlü olmalıydım. Ben de onlar gibi güçlü olup sabreder ve hayata pozitif bakış açısıyla bakarsam aydınlığa ulaşacaktım.
Yalanmış. Kitaplarda ulaşılan aydınlıklar gerçek değilmiş, gerçek hayatta aydınlık diye bir şey yokmuş. Sadece karanlık varmış, bu karanlık ikiye ayrılıyormuş. Birisi alacakaranlık, diğeri de zifiri karanlık.
****
"Yaralı bir kuş gibi bana sığınıyorsun. Bugüne kadar hep bunu mu bekledin, birine sığınıp yaralarını sarmasını mı bekledin?"
Belki de hep bunu beklemiştim ama bunu ne kendime ne ona itiraf ettim, sessiz kaldım.
"Bu saatten sonra, o sayfayı okuduktan sonra seni bırakmam. Hiçbir şey seni bırakmama neden olamaz."
Bu cümleleri söylerken o kadar kendinden emindi ki az kalsın aramızda hiçbir bağ olmadığını unutup söylediklerine inanacaktım. Ama az kalsın inanacaktım, inanmadım.