Öylesine hüzünlenmişti ki, gözlerinden yaşlar süzülüverdi. Kızaran burnunu çekti, dolgun dudakları istemsizce aralandı. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. İçinde cebelleştiği yoğun duygusu gözlerini karartmıştı. Belli belirsiz tebessüm etti ve ıslak toprakta bir adım attı. Soğuktan uyuşan elleri, önündeki eflatun rengi çiçeğin yapraklarını nazikçe okşadı. Gülümsemesi genişledi. Adam, onun bu halini görünce yanına gitmek istedi fakat kendini durdudu. Ona fırsat kalmadan kadını çoktan yanında bitmiş, boynunu uzun kollarıyla sarıvermişti. Şaşkınlıkla kollarını kadının zarif, incecik beline doladı. Kendisi bundan bir haberdi fakat anın etkisiyle gözbebekleri irisini kaplamıştı. Ve o an tek bir şeyin farkındaydı ki, kollarındaki masum kadın aslında onun kaderiydi.