Ayaklarımız ile boyadağımız tuvalin üzerinde saçma sapan dans figürleri sergiliyorduk ve mutluyduk. Uzun zamandır bu kadar güldüğümü hatırlamıyordum. Sadece ona ayak uyduruyor ve hayatın tadını çıkarıyordum. Ellerimi tutmuş sevimli bir gülümseme ile bana yön veriyordu. Bana da ona uymak kalıyordu. Haklıydı ciddiyet değildi hayat. Bundan sonra farklılaşacaktı. Bu düşüncelere dalmışken ayaklarımızın altındaki yağlı doku ayağımı kaydırmıştı. Gözlerimi kendimi sıkarak kapattım. Düşmemiştim. Bir dakika nasıl? Gözlerimi açtığımda sevimli gülümsemesiyle bana bakıyordu. "Düşmeden tuttum seni." dedi gözlerime gülen gözleri ile değerken. Bende gülümsedim. Ellerini belime sarmıştı ve yüzlerimiz yakındı birbirine. "Öyle oldu." dedim bende gülümserken. Yüzümü incelerken dudaklarımda takılı kaldı gözleri. Tüm dişlerini göstererek güldü. Gözleri hâlâ dudaklarımdaydı. Tek elini pantolunumun kemer kısmına götürünce nefesim kesilmişti. Ne yapmaya çalışıyordu. Hâlâ bana değil dudaklarıma bakıyordu. Bende felç gibiydim. Neden olduğunu bilmiyorum. O dudaklarıma odaklıyken bende onu izlemekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Kemer yerine bağladığım fuları çözmeye çalışıyordu. "H-hey n-ne yapıyorsun?" cevap vermiyordu. Sonunda fuları çözmüştü. Yüzüme iyice yaklaştı. Birden... aniden... Kalbim lütfen sakinleş. Fuları dudağımın kenarına sürmeye başladı. İşi bitmiş olacak ki gülümsedi. "Bitti." dedi heyecanla. Sonunda gözleri dudaklarımdan çekilip tüm yüzümü inceleyince dehşet verici ifademi gördü. "Ne oldu?" diye sordu. Kafamı iki yana salladım. Hızlıca ayaklanıp üstümden ittim onu. "Hey! Jimin ! Ne oluyor?" diye sorduğunda bir şey demeden kendimi stüdyonun dışına attım. Arkamdan gelebileceği ihtimalini düşünüp kendimi tuvalete kilitledim. Bana ne oldu ? Neden kalbim hızlandı? Neden yanaklAll Rights Reserved