Paslanmış ve sıkışmış kolu güçlükle aşağı indirebildi. Demir kapı gecenin sessizliğine haykırırcasına açılırken, aceleyle içeri girdik. Sımsıkı tuttuğu kolumu bir an olsun bırakmamıştı. Ben nefesimi kontrol altına almaya çalışırken, kapıyı kapattı ve çevreyi kontrol etti. Artık bu rutubetli mahzende sadece ikimiz vardık. Aniden dönünce irkildim. Bu ölüm sessizliğinde, adeta birilerinin duymasından korkarcasına kulağıma eğildi ve titreyen sesiyle fısıldadı. ''Beni ihbar edemezsin.'' Başımı eğdim ve gözümden gelmek üzere olan yaşı engelledim. Güçlü olacaktım. Bu benim oyunum değildi. ''Bu doğru değil.'' Eliyle yavaşça çeneme dokundu ve başımı yukarı kaldırdı. Artık yüzlerimizin arasında neredeyse mesafe kalmamıştı. Tam gözlerimin içine baktı. Cevabı netti. ''Sence bu hikayede doğru olan bir şey var mı?'' --- O bir katil değil, bir hırsız değil, bir zanlı değil. Peki ya kim?