'Bir rüzgâr esti içimden, burnuma dolan ıhlamur kokusu... Alamadım gözlerimi ondan, kıpırdayamadım yerimden; o kadar kötü gözüküyordu ki ben hareket etsem o da dağılacak gibiydi. Bekledim... O da kıpırdamadı. Bir insan üç saniyede bir gözünü kırpardı, onunkiler acımıyor muydu? Bu öfkeden olmazdı, Ne kalmıştı ki arkasında? Gözleri açık kalmış bir ölü gibiydi.'
Yekta, Hazel'in gölgesi olmuştu ve kader onları üçüncü kez, son defa karşı karşıya getirdi.
Tarih tekerrür etti ama bu sefer fırtınalı bir kış geçecektir.
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.