''Baba!'' diye çığlık atabilmiştim. O kadar gürültünün arasında sesim babama nasıl ulaştı bilmiyorum ama soluma baktığımda babamın bir masayı kendine ve emniyet müdürüne siper etmiş, şarjörünü değiştirirken görmüştüm. ''Baba! Annem çok üşüyor yardım et!'' Annemin elini avuçlarımın arasına alıp ısıtmaya çalışıyordum ama nafile. Yapamadım. Beceremedim. Annemi ısıtamadım. Annem gidiyor muydu? Son kalan gücümle babama bağırdığımda donup kalmıştı. "Baba! Annem gidiyor baba." Babama tekrar bağırdığımda girdiği şoktan kurtulmuş koşarak yanımıza geliyordu. Bir adım, iki adım, üç adım... Daha fazlası olmadı üç el ateş sesi oldukça yakından geldi. Babam dizlerinin üzerine çöktüğünde elinden silahı kayıp gitti. Yüzünde gördüğüm ifade acı çektiğiydi. Ama acısı kendine mi yoksa bize miydi? Annemin gidişine mi yoksa beni kimsesiz bırakışına mıydı? Deniz gözünden bir damla yaş düştü. Her şey bitmişti. Ben bitmiştim. Biz bitmiştik. Bu gün. Bu gün bizim yok oluşumuzdu. ''Baba!'' Bu çaresizliğin haykırışıydı. Bu kimsesiz kalmış bir kızın haykırışıydı. Bu son haykırışım oldu. Silah sesleri sustu, çığlıklar dindi. Bu mahşer yerinde bir kızın ruhu öldü. Bu mahşer yerinde bir kızın kalbi paramparça oldu. Bu mahşer yeri artık sönmüştü.All Rights Reserved