Onlarca hayat bir araya geldi ve tüm mahşeri doldurdu. Her hayatın simgelediği duygular bir kereliğine mahsus saklanmak yerine ay gibi parladı. Kimisi kızgın, kimisi mutlu; kimisi de bir hiçti... Bir adam şefkatli adımlarıyla kader ipliğine bağlı olan görkemli piyonoya yaklaştı. Merakla bekledi tüm cihan. O anda tüm kulakları mest edecek melodi yankılandı, dünyanın dört bir yanına. Toprak bile titredi gökyüzüne olan imkansızlığından... Yarım kalmış, tamamlanmayı bekleyen ruhlar, birleşmeye başladı anın büyüsüyle. Sonra merhametle gezdirdiği naif eller birden sertleşti. Sanki o merhametli adımları atan o değilmişçesine. Piyonodan çıkan acı çığlık, tüm kalpleri sızlattı. Sadece kördüğüm olan bedenler hissetmedi. Belkide ruhunda huzur bulanlardı bu bedenler. Gelişi güzel bağlanan tüm kalpleri de asla bağlanamayacak gibi uzaklaştırdılar bir birilerinden. O kalpleri samanyoluna benzeyen, simsiyah bir uçuruma çekti. Düştükçe düşen sonu meçhul bir uçurum! Kimi tutundu düşerken hayat bulduğu kalbe; kimi siyahın varlığıyla gurur duydu, itti elinin tersiyle. Karanlıkla mutlu oldu, yarım bıraktığı kalbi unutarak; Kazandı sandı kaybederek. Sonra... Sonra aşk denilen illet doğdu.Todos los derechos reservados
1 parte