Yine aynı ses... Ona bağırıyor, gülüyor, küfrediyor... "Senin sevdiğin herkes ölüme mahkum Gece!" Kahkahalar seslere karışıyor, kulakların da yankılar oluşuyordu. "Hatırla ona yaptıklarını Gece" Ses yankılandıkça yankılanıyordu. Yine üzerinde o beyaz elbise vardı. Yine ses her seferinde daha da yükseliyordu ve yine yağmur yağıyordu. Tek değişen mekân ve o sesin söyledikleri olmuştu. Bağırmak istiyordu ama boğazını sıkan bir şey ona izin vermiyordu. Hızlı adımlarla o sokaktan uzaklaştı. Yerdeki taşlar her adımında çıplak ayağına batıyor, canını daha da çok yakıyordu. Elbisesinin yerde sürünen kısmı çamura bulanmıştı. Yakınlardan gelen bir silah sesiyle beraber hızını aniden kesip durdu. Silah sesi ve arkasından gelen sessizlik onu korkutmuştu. O ses bile kesilmişti bir anlığına. Şu an sadece kendi nefes alış verişini birde çaresizce atan kalbinin sesini duyuyordu. Yağmur durmuş, sadece nadiren birkaç ince damla düşüyordu yere. Etrafta gezdirdi iri siyah gözlerini. Burası köşkün arka sokağıydı. Ne işi vardı onun burada? Gözüne, bastığı topraktaki kan lekesi çarptı. Kanı fark ettiği an geri adım attı. Sesi yeniden duydu. Ama bu sefer ne bir melodi vardı nede kahkahalar. Ses çok yakınından geliyordu. Çok net ve yakın... -Senin yüzünden öldü o. Ses geldikçe etrafında dört dönüyor sesin sahibini arıyordu. Konuşmak istese de konuşamıyordu. O an omzuna bir el dokundu. Elin sahibi kulağına yaklaştı. O korkusundan arkasını bile dönemiyordu. Nefesini ensesinde hissetti. Kulağına fısıldadı ses. -Yoksa unuttun mu onu papatya?
16 parts