Orada,annesiyle arasında kanlar içinde bir kağıt vardı. Elini uzattı ve güçlükle kağıdı aldı. Katlanmış kağıdı yavaşça sanki yırtılacakmış gibi açtı. İçinde yazanları okumaya başladı.
'' Merhaba kızım,
Bunu okuduğun zaman eminim ki karşında ölü bir şekilde yatıyor olacağım ve belki babanda aynı durumda olacak. Senden istediğim birkaç şey var kızım, bunları söylemek için ve sana seni ne kadar çok sevdiğimi hiç bir zaman anlatamadığım için üzgün olduğumu söylemek için yazdım bu mektubu. Kızım ağla ve acını çıkar çok acıyor biliyorum ama bir süre sonra sus ve bir daha ağlamamaya yemin et. Bunu benim için yap...
Seni çok sevdiğimi unutma, babanda çok seviyor. Bunu unutursan amacına ulaşamazsın kızım. Senden istediğim şey değişmen. Sana en altta yazdığım adrese gitmeni istiyorum ama hazır olduğunda. Orada Tuna'yı bul, ona güven. O seni her şeye hazırlayacaktır. Kızım sana böyle bir şey yaptırmak istemezdim, istemezdik ama yapman gerek.' Bir sonraki cümlenin boyası kana karışmış ve okunamayacak kadar kötü olmuştu.
'Biz hep senin yanındayız. Bunu başarabileceğine inanıyoruz. Seni seviyoruz kızım.
Sevgiler annen'
Kapak tasarımı: Çok değerli okuyucularım arasından @SelinGurcuoğlu
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.