Her zaman ki gibi penceresinden beni izliyordu. Böyle güzel gözlerin beni izlemesi hoşuma gitmiyor değildi, ama bu sefer farklı bakıyordu. Sanki herşey bitmiş gibi yada bana son kez bakıyormuş gibi, ne bileyim tuhaf bakıyordu işte. Göz göze geldiğimizde bir şeyleri farkettiğimi anlamış olacak ki hemen pencerenin önünden çekildi ve perdesini kapattı. Tabiki göz teması kuramaması onun suçu değildi ama tam gözlerimin içine bakacağını düşündüğümde bakmıyordu, bu sefer yapacak dediğimde yine beni yanıltıyordu. Ve her seferinde hayal kırıklığına uğruyorduk, ikimizde.
Ne kadar saat burada durursam oda benimle birlikte penceresinde duruyordu, o içeri girince bende giriyordum, ben buradan kalktığımda oda el sallayıp geri içeri giriyordu. Beş senedir bundan ötesi yoktu, seslerimizi hiç duymadan, birbirimize hiç sarılmadan, hiç yanyana gelmeden geçen tam beş sene. Ben onun hikayesini bilmiyordum, o benim hikayemi bilmiyordu, Siz bizim hikayemizi bilmiyordunuz. Ama belki de artık her şeyin zamanı gelmiştir?
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."