Ölüm sesizliği germişti karanlığı. karanlığın içine gömülmüş adamın iç dünyası soğuk,olabildiğibe kasvetliydi. elinde tuttuğu telefonun öbür ucunda,celladın kılıç gibi keskin nefesi,vahşi hırıltılar yayıyordu gelgitler yaşayan adamın kulağına.alnının köşsinden süzülen serin bir ter damlası ıslatıyordu ateş basan yüzünü.kayış gibi gerilmişti.titriyordu.kararını verdiği şeyi gerçekleştirmek için kendini cesaretlendirmeye çabalıyordu zordu.herkezten saklandığı odasının kapısını aralık bırakmıştı.üzerine derisi kadar gergin bir battaniye örtülü yatağının ucuna oturmuş,sigarasını tutuğu elliyle çatlayacakmış gibi şişen damarlı şakaklarını okşuyordubir süredir boşa tüten sigarasından derin bir nefes aldı.yılgındı. "Bilmek istiyorum,nasıl olacak?" "Bilmen neyi değiştirir"dedi cellat,"Olacakları senin için zorlaştırmaktan başka işe yaramaz.herşeyi oluruna bırak. insanlar yaptıkları şeylerin bedelini er yada geç ödemek zorundalardır." sesizlik. derin sesizlik bir ömür gibi uzun geliyordu adama. sanki nefes de alamıyordu. çözülmez düşüncelerde kaplıyordu beynini.içinde bulunduğu odada,içine gömüldüğü karanlıktan daha bir karanlıktı zihni.aralık kapıdan giren ışık gibi yayılıyordu vucuduna karanlık.suskundu.uyuşmuştu.gözleri sabitlediği karanlıkta daha da büyüyordu." Ne oldu,tereddüt mü ediyorsun?" diye sesizliği bozdu cellat. silkelenerek çıktı kasvetli düşünce denizinden karşışındaki adamın soğukkanlı ses tonunda rahatsız,derin, titrek bir nefes çekti. yine sesi titriyordu; "kızı bul ve getir " dedi, karşısındakini sesiyle tokatlar gibi