''Beni öldürmek mi istiyorsun?'' dedi kadın fısıltıyla. Konuştukça gözlerinin içindeki mezarlıklar titredi.
''Ölümü mü istiyorsun?'' Adamın sorusu, geceye bir yıldırım düşürdü.''Sen söyle, insan öldürmeli mi sığındığı cehennemi?''
''Ateşleri yakıyorsa parmak uçlarını ne yapmalı?'' dedi kadın gerçekleri bir yalanmış gibi sahtekarca sunarken.
Bir kez daha bağırdı gök, onların fısıltılarını kimse duymasın diye. Bu son şanstı, bu son bağırış son feryattı.
''Öpmeli parmak uçlarını,'' yanık parmaklar adamın zehirli ellerine sarıldı. ''Ya da öldürmeli kadının ruhunu.''
Bir sarmaşık, onun parmak uçlarından adamın kalbine ekildi. Kopmaz bir bağ vardı aralarında, bir cinayet, bir ceset. Ya ikisi de ölecekti; ya da öldürecekti.
''Öldür o zaman ruhumu, senin öpüşlerin iyileştirmez yaralı parmak uçlarımı.''
Ve adam öldürdü kadının ruhunu.
Bir ölü armağan edildi ikisine, artık bir sır vardı gözlerinde; kadın ölmeli, adam öldürülmeliydi. Tanrı ikisinin ortak olduğu yalanı ruhlarına ektiğinde ikisi de geç kalmıştı.
❝Beni öp, ya da ruhumu ateşe ver sevgilim; kelebekler acıtıyor. ❞
•
Kan, cinayet, cinsellik; kötü örnek oluşturabilecek davranışlar bulunur
23.01.22
27 yıl sonra üvey evlat olduğunu öğrenen Yüzbaşı Arden, onca acıyı boşuna mı yaşamıştı?
Peki şimdi ki hedefi neydi?
Yeni (öz) ailesine bir şans vermeli miydi? Yoksa hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam mı etmeliydi?
Hep beraber göreceğiz, tabi isterseniz...