Akrep yaraları, yelkovan dikişleri hedef aldı.
Sayfalar delindi, karanlık yüzler yere serildi. Işıklar yandı, parktaki salıncaklar ölüm sessizliğine büründü. Zaman aktı, hepimizi içine aldı. Makas yaraları açıldı, cennetin aralık kapıları kapandı, tok bir ses duyuldu:
Mumu yak,
Ateşe ver.
Bırak alev alsın.
Mum bitiyor, sakla yalanlarını.
Koy kavanoza.
Bırak koza alev alsın.
🕯
Duyduklarından sonra ağzının biraz aralandığını gördüm. Gözlerindeki hüzün, kalbimi tırmalıyordu. Soğuktan kızaran burnuna baktım. Üflediği nefesler havaya karışıyor, bizi içine hapsediyordu.
"Çok şey yaptım senin için." Dedi gözlerimin içine bakarak. Ellerini yumruk yapmış, ayağıyla yerdeki toprağı eşeliyordu kafasını aşağı doğru eğip.
"Fakat..." cümlenin sonunu duymak istemedim. Ona nokta olmak, hiç kalkmamak istedim oradan. Duyduğumda bilirdim beni düşündüğünü, düşündürdüğünü. Ancak yine de beni bıraksın, benimle bu acıya yara olmasın istedim.
"Fakat, en çok ta yapamadıklarım için beni affet."
Beni dinlemedi, binlerce yaşamını yitiren kişilerin yanında bıraktı beni. Ne acılar vardı burada ne yaşanmışlıklar. Fakat ben koskoca mezarlıkta, binlerce ruhun arasında yine yalnız kalmıştım.
Nefretle yüzleşen maskeler,
Şeytanın ininden çıktığında anladım ikimizin de masum olmadığını.