"Bir ölünün, ölümden sonra beyazlayan suratı, birden fazla ruhun kefenidir." dedi yavaşça. Her bir kelimesi göğüs kafesimin içine kaçtı, toprağı eşeledi, yerleşti. Geçmişime bir özlü söz oldu. Ona baktığımda, gördüklerim değişecekti.
Sarı saçlı kadının yansıması arabanın camına düştü. Kafasını omzuna eğdi, saçlarını tek tarafa topladı ve bana uzun uzun baktı. Gülüyordu ama ağlıyordu da. Teni bembeyazdı, gözlerinin feri gitmişti. Teni morarmaya başladı, gözleri kaydı ve göz bebekleri bulutların gök yüzünden ağır ağır kayıp, yok olması gibi yok oldu. Ağzından köpükler çıkmaya başlarken, bileklerinden kan sızdı. Arka koltukta oturuyordu.
Hala yaşıyordu. Nefes alıyordu, göğüs kafesi hala inip kalkıyordu. Bileklerinden kan sızmaya devam etti. Yüzüne yeniden baktım. Sarı saçları, dipten kararmaya başladı. Simsiyah saçları oldu. Göz bebekleri usul usul yerine geldi, yeşil gözleri vardı. Hala teni mosmordu ve dudaklarından köpükler akıyordu. Yeniden yüzüne baktım.
Bu kadın bendim.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."