Anlamsızca bana bakıp pencereye doğru ilerledi. Baktığı gökyüzü bile onu ferahlatmamış olmalı ki geri döndü. Önce bir durakladı, söylemekte kararsız kaldı ama söyledi. Kustu içindekileri. "Sen bir kendine dürüst olsana!" Bağırışıyla sarsıldım, odamın duvarları üzerime yıkılacak sandım. Yıkılmadı yüzsüzler. "Önce kendine dürüst ol! De ki; ben bu bebeği istemiyorum! Ben daha seni kabullenememişim, bebeğini mi kabul edeceğim de! Desene Dila, susma. Sen sustukça ben tükeniyorum, görmüyor musun?" Gözlerime dolan yaşlar kurudu gitti. Yüreğimin tam üzerinde kızıllaştı, yüreğim delinmiş üzerindeki o kızıllıkta kanmış. Fark etmesi zor oldu. Arslan elini kolunu sallayarak tüm hiddetiyle içindekileri kustu. Neler neler dedi de umursamadım, umursamak da istemedim ama duydum. "Ben, sen kendini toparla diye çabalarken kendimi tüketiyorum ama sen bana dürüst bile olamıyorsun!" En çok bu dokundu sanki bana. Çünkü ona hep en dürüst yanımla yaklaşmıştım. "İlk gün, o ilk gün sana dokunmayacaktım! Belki normal bir evlilikmiş gibi davranırsam olur dedim, olmuyor. Aptallık bende işte! Seni gördüğüm halde, tanıdığım halde çabalamaya devam ettim. Düz duvara hiç tırmanılır mı ki Aptal! Aptalım ben Aptal." En çok bu dokunmuş oldu bana. Kocam olduğuna pişman olan, Arslan.
26 parts