Kim derdi ki aşkı delicesine arayan bir insanın hayatına gerçekten aşkı yaşatan biri girip çıktıktan sonra o çılgın arayışı sonlandıracağını. Sonlandırıyormuş işte... Geliyor aşka inancını sorgulatıyor sana o kişi. Sevdiğine emin olup kavuşamamanın ne demek olduğunu öğretiyor. Kim derdi ki benim gibi birisinin kendisiyle çelişen bir insana takılı kalıp onun geleceği günü sabırsızlıkla beklerken bir yandan da gelmemesini isteyeceğini. Sorguluyorum... Alışkanlık mı yoksa bu aşk denilen meret. İnsanların uydurması olabilir mi acaba diye. Çünkü bir insanın kendisine olan saygısını kaybetmesi güzel bir duygu olamaz. Olmamalı. Aşk kendini kaybetmek değil kendini bir başkasıyla bulmak olmalı. Bir şeylere ilgisini o kişiyle hissetmeli, yanındayken başka bir dünyayı keşfetmek arzusunu beraber yaşamalı. Yeni şeylere aynı açlıkla açık olmalı, beraber bir şeylere atlamalı. Günümüzde böyle bir şeyi istemek çok mu akılsızca bir davranış olur bilemiyorum. Çünkü bir insanın başka birine tahammülü bile sınırda iken gelip de aynı şeyleri isteme arzusunun bir olacağını düşünebilmek bile sanırım fazla ütopik oluyor. Size beni benden alan ve bitiren kişiyi, aşkı aramaya dair inancımı yitirmeme neden olan adamı anlatacağım... Hem de en başından...All Rights Reserved
1 part