''Kahretsin aç artık şu ışığı Poyraz'' diye bağırdım.Kaç saattir bu odadayım bilmiyorum belkide günlerdir.Ne derdi vardı ki şu piskopatın benimle?Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım dirençsiz vücudum daha fazla dayanamadı ve yere yığıldım.Lanet olsun bu karanlık beni öldürüyor bana acizliği anlatıyordu bu karanlıktan kurtulamamak.. vee yenilgi bu ben değilim. ''Yeter artık aç şu kapıyı nefes alamıyorum,piskopat ne istiyorsun benden?''tekrar bağırdım.Sonunda sesimi duymuş olacak ki kapı yavaşça açıldı ve bana doğru yürümeye başladı.Karanlıktan kim olduğunu göremesemde onun kokusu Poyraz Seçgin'in kendine has kokusunu duyabiliyordum.O olduğuna emindim. Kolumdan tuttu ve sürüklemeye başladı kapıdan çıkıp ormanın derinliklerine doğru sürükledi beni.''Nereye gidiyoruz'' diye bağırdım.Yine sustu herzaman yaptığı gibi.''Lanet olsun konuş artık benimle neden burdayım'' diye inledim. Kolumu bırakıp fırlattı beni yere.Karşıma geçti.Belinden çıkardığı silahı başıma dayadı hala inanamıyordum ben onu çok severken nedenini bile bilmediğim bir sebep yüzünden öldürecek miydi beni ?? Sadece gözlerinin içine baktım görüyordum gözlerindeki endişeyi 'o kadar şey boşa mıydı' der gibi baktım 'neden' der gibi ama buna rağmen bir anda yerini nefret aldı gözlerini sinirliydi hemde fazlasıyla.Kaşlarını çattı ve gözlerini kırpadan tetiği çekti ''yazık olacak bu güzelliğe fakat umrumda değil'' dedi.İşte o an kalbimin varlığını acısını hissettim ben unutmuşken tekrar acı çekmeye başlıyordum birşeyler değişmeye başlıyordu...Ben eski ben miyim? Ne gizemler barındırıyordu bizim hikayemiz..Daha ne kadar karanlığı yaşayacaktık.Belkide aydınlığı bulmamızın yolu AŞKtı ve GÜÇLÜ KALMAKTI.....All Rights Reserved