Aynada kendimi izliyorum ve soruyorum. "Kimim ben?" Zihnim yerinde değil. Kalbim acıyor, gözlerim doluyor. Kısık bakışlarım bazen odağını kaybediyor. Uzun süre de düzelemiyor. Saatlerdir bu banyodayım. Ölüyorum. Ellerim artık kanlı. Ben de artık herkes gibiyim. Aslında ben uzun zaman önce herkesleşmişim de şimdi fark ediyorum. Ağlıyorum. Çok ağlıyorum. Hıçkırıyorum ve bir kez daha gözyaşlarına boğuluyorum. Kısık, kızarık gözlerim bu kez saate kayıyor. 02:46. 'Ölmek için iyi bir zaman.' diye düşünüyorum. Artık ağlamak istemiyorum. Artık gülmek istiyorum. Artık yaşamak istiyorum. Yaşamak ve bir deniz kenarına ağlamak için değil de huzur bulmak için gitmek istiyorum. Zihnim bir kez daha bana fısıldıyor. İyi şeyler söylemiyor, asla da söylemez. O beni hep ezer. Hep kötülüklerimi ve geçmişi hatırlatır. O beni mutlu olmadığım değil, mutlu olduğum günlere götürerek öldürür. Birkaç dakika önce bedenime verdiğim zehir yavaş yavaş kanıma işlemeye başlıyor. Nefeslerim sıklaşıyor. Başım dönüyor ve hayır! Tutunacak tek bir dalım bile yok. Aynadan gözlerimin biraz daha kızardığını görebiliyorum. Yavaşça kendimi yere bırakıyorum. Kesilen nefesimi önemsemezken uzanıyorum. Öyle mutluyum ki soğuk yer bana yumuşak bir yatakmış gibi geliyor. Dudağımdaki nahif gülümsemeyle gözlerimi kısık bir şekilde açarak tavana bakıyorum. Son görmek istediğim şey bir tavan değil tabii ama yine de gülümsüyorum. Daha sonra gözlerim yavaş bir ritimle kapanıyor. İlk defa... İlk defa bu kadar mutlu hissediyorum. Ben Zümra Özaydın. Ve bu benim hayata tutunma değil, hayatı bırakma hikâyem. (+16) © 2021 | sarhosbikadin.