Attığın her adımı takip eden, gittiğin bütün yolların peşinden gelen ayak izleri... Bir türlü anlayamadığın, düşündükçe daha da karışan bir belanın içinde olmanın ürkütücü hissi... Peki bunun adı ne? Bu daha da derinlere iten şeyin adı ne? Korku mu? Değil. Çünkü gerçeklerden asla
korkamazsın.
Ve sonunu bir türlü kestiremediğin bu yolda her attığın adımda onu da belaya sokuyorsun. Kalp ritimleriniz korkunun notalarında melodik bir şekilde hızlanıyor. Onu korumaya çalışıyorsun, kollarına sıkı sıkı sarıyorsun, ama artık geri dönmek için çok geç. Bataklığın ortasında ya hiçbir
şey yapmadan batmayı bekleyeceksin ya da çırpınacaksın daha çok batmayı göze alarak... Karanlığın hakim olduğu bir yolda ışığı bulmak için durmadan koşarken arkanda kalan ışıktan da uzaklaşacaksın.
Peki bunun adı ne? Bu seni sürekli karmaşaya sürükleyen şeyin adı ne? Kaçış mı? Değil. Çünkü bedenin ve ruhun arasına sıkışmış bir yerlerde aşk varsa, asla kaçamazsın.