Daha çok küçükken ayrılmak zorunda kalmışlardı. Düştüklerinde kaldıracak bir el yoktu, onların hayatında. Düşünce ayağa kalkmayı öğrenmişlerdi; deneyerek, acı çekerek ve pes etmeyerek. Mert, Kuzey ve Zeynep küçük yaşlarda ailelerini kaybederek, kimsesizliğin ne demek olduğunu bile bilmeden, yaşayarak öğrenmek zorunda kalmış üç kardeşti. *** Her zaman aile eksikliği ile yaşamıştım. Anne ve babam olmasada abilerimin olduğunu öğreniyordum. Bu iyi bir şeydi. Mutlu olmalıydım. Ama mutlu olmaktan ziyade tedirgin hissediyordum. Kendime mutluluğu yakıştıramıyordum belli ki. Neden normal bir insanın yapması gerektiği gibi boyunlarına atlayıp, abim oldukları için ne kadar şanslı olduğumu söyleyemiyordum ki sanki. Çünkü ben duygularını içinde yaşamaya alışmış, dışa vurmaya gerek duymamış, kalabalıklar içinde yalnız olan ve her hareketinden çekinen bir insandım. Böyle olmak istemiyordum. Ama demekle olmuyordu ki. Keşke her şey göründüğü kadar kolay olsaydı.