" Hayır, hayır, hayır.. Lütfen ölme lütfen ölme.." Kanlar içindeki bedeni sıkıca tuttum. Kalbine saplanmış kazığa bakmamaya çalışıyordum. Göz yaşlarımın bulanıklaştırdığı gözlerimi silmek istedim ancak yerini hemen yenileri alıyordu. " Jake lütfen ölme. " Yarı açık gözleriyle bana bakan Jake hafifçe gülümsedi ve yorgun çıkan sesini dinledim. " Endişelenme. Beni bir kez buldun. Bir kere daha bulacaksın." " Ölmeyeceksin. Bir yolu olmalı." " Öleceğim Sora. Daha önce ölmem gerekirdi. Yüzyıllar önce kollarımda ölen senin yerine benim ölmem gerekirdi." " Böyle konuşma. Beni bırakamazsın. Jake duydun mu beni? Beni tek başıma bırakamazsın. Aç gözlerini!" Yağan yağmur kan gölünü genişletirken Jake gözlerini kapatmıştı. " Jake.. Jake lütfen..." Gözleri tekrar açıldığında güldüm. Elini yanağıma koyarken onu izledim. " Bir kez daha görüşeceğiz. Bana inanıyor musun? " " Ölme..." " Beni bekleyeceğine söz ver." " Jake..." " Söz ver Sora." Ağzımdan bir hıçkırık çıkarken gözlerim kapandı ama hızlıca geri açtım. " Bekleyeceğim.." " Özür dilerim. " Artık sesi fısıldayarak çıkıyordu. Gülümseyerek bana baktı ve gözleri kapanmaya başladı hızlıca dudağına bir öpücük bırakırken yanağımdaki eli düştü. Nefes alışının kesildiğini hissedince artık hıçkırıklarım bütün alanı dolduruyordu. Başımı boynuna sokup ağlamaya devam ederken biri tarafından çekildiğimi hissettim. Ancak onu bırakmaya niyetim yoktu. " Ölmedi... Bırakın beni ölmedi. Jake.. Jake beni bırakma.. " Kafamı kaldırdığımda ağlayan bir çift gözle karşılaştım. Diğer üç kişi de kafasını eğmişti. Bu benim hatamdı. Bir arkadaşları onları terk ederken diğeri de ölmüştü. İkisi de benim yüzümdendi. " Özür dilerim." Orayı terk etmeden önce söyleyebileceğim son söz buydu. • 16.11.21 - 07.08.22