Kalabalık.. insanlar.. hatta rögar kabakları.. Düşünüyordum tıklım tıklım dolu olan, ve artık bana çok da yabancı gelmeyen bu şehrin sokaklarında yürürken.. Eskiden severdim metropolleri, karmaşayı ve gürültüyü. Ama şu an dedi benim bile hala alışamadığım içimdeki boşluktan gelen o ses.. Şu an seviyor musun gerçekten tüm bunları, o adaya gittiğin haziran gününden beri bazı şeyler değişmedi sende? Değişmez olur muydu? Değişmişti tabi.. ben bir o sıcak Haziran günü, bir de o yağmurlu Eylül akşamı değişmemiş miydim zaten? Haziran sabahı yeni bir ben doğurup, Eylül akşamı öldürmek zorunda kalmamış mıydım onu? Düşünceler.. düşüncelerim izin vermiyordu. Yaralarımın kabuk tutmasına, ruhumun acılarının dinmesine izin vermiyordu. Kalbim onu.. onu unutmama izin vermiyordu.