Bazı sorular vardır cevabından korktuğumuz için ardımıza bakmadan kaçtığımız sorular. Benim sorum da kendimleydi, içimde bir yerlerde cevaplanmayı bekleyen ve belki de belirsizlikle debelenen ama cevabına dayanamayacağımı bildiğim için duvarlar arkasına gizlenerek kaçtığım o soru benliğimi cayır cayır yakıyordu.
Kimdim ben?
Bir gün cevaplanırsa, bu yükle nasıl yaşardım?
Zihnim bana ihanet edercesine daha çok hapsederken beni sorulara, kendimden kaçmamın bir yolu var mıydı?
Hem varılacak yerimin onca çokluğunda varmamayı seçip nereye kaçacaktım?
&&&&
"İstediğin kadar kaç, kendinle yüzleşmek zorundasın Vuslat" diye bağırdı arkamdan, aldırmadan koştum, hızlı, daha hızlı, daha da hızlı,adımlarım en huzur bulduğum yerde dururken içime çektim geceyi, yıllarca kaçtığım bu gerçeği öğrenmek zoruma gidiyordu, üstelik tam da kurulu düzenime alışmış ve kendi ayaklarım üzerinde yaşamayı öğrenmişken, ucunda oturduğum uçurum kenarına oturdu yavaşça, solukları düzelince kolunu omzuma atıp kendine doğru çekti beni, badem kokusu ciğerlerime dolarken sesi uçurumun sonundaki denizin sesiyle karıştı.
"Bunlar sadece içindeki boşlukta sallanan soruların cevabıydı deniz kızı, kimseden kaçmak ya da hayatını değiştirmek zorunda değilsin" bedenimi bedeninden ayırıp elleriyle yüzümü kendine doğru çevirip devam etti
"yaşadığın hayat senin ve ne ben ne de dostların bir an olsun yalnız bırakmayacağız seni"