"Ölüm...
O kadar korkunç ki. Adı bile yetiyor tüylerimi diken diken etmeye, gözlerimden birkaç damla yaş düşürmeye..."
İkizinin ölümünden sonra kahrolur Derin. Lisenin ilk yıllarında kaybeder onu. Hayatının en güzel yıllarını yaşamadan vedalaşır onunla. Şimdi yapacak bir şey yok onun için. Ne yapacağını bilemez çünkü. İçine kapanır ve sadece kendi benliğiyle yaşar. Yalnızlığının nedeni ikizi midir, yoksa ikizinin gitmesi midir?
İkizinin ölümünün bir son olduğunu düşünür Derin ama sondan sonra bir yaşam olduğunuda bilir.
Hadi kulak ver! Derin sana sesleniyor!
"Ben Derin, hayatındaki ölüm kelimesini ikiziyle süsleyen Derin...
Ben Derin, ikizini asla unutmayan, onun ölümünün bile güzel olduğunu düşleyen Derin..."
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...