"Sana bir kez dokunmama izin ver." "Anlamadım?" Doğru mu duyup duymadığımı anlamaya çalışırken afallamış ve hatta gülmüştüm. "Sana bir kez dokunmam lazım." Elini de uzatmış koluma ramak kala duruyordu. Zarar verecek birine benzemiyordu. Geçen sefer yanında gördüğüm spor salonundan ahbapları gibi onunla birlikte takılan tayfası da yanında yoktu. "İyi de neden?" dedim ama gülmeme engel olamıyordum. "Dokunduğumda anlayacaksın." dedi ciddi ciddi. Bu gece çok lanet geçmiş, bütün sinirim alt üst olmuş hatta tepemden de ateşler çıkıyordu ama şu an bu adamın isteğine kahkahalarla gülesim gelmişti. "Taciz filan etmeyeceksin herhalde sokak ortasında beni?" Dalga geçerek onu tiye almaya başlamıştım. Kim taciz edecekken izin isterdi zaten. Bu söylediğime sinirlenmiş bana uzanan eli geri çekilerek yumruk olmuştu. Hatta bir an tısladığını gördüm. Ürkütücü bu havasıyla gülüşüm solmuş, gözlerim de kocaman açılmıştı. Dişlerinin arasından anlamadığım bir dilde bir şeyler savurdu. En son İngilizce; "Bu mu yani bana layık?!" diye diş gıcırdatır gibi oldu ama tam olarak emin olamadım. Kaşlarım çatıldı ama o çoktan elleri hala yumruk, bana ardını dönmüş gidiyordu. "Hey baksana! Ne dedin sen bana?!" diye bağırdım ama dönmedi. Peşinden hızla bir iki adım atıp onu durdurmak için aniden geniş ve sert ellerinden tuttum. Ve tenim, tenine değdi. Ve soluğum kesildi. Bir anda zihnimden milyonlarca yıl ilk oluşumdan bugüne hızla geçti. Her bir zerremde ona itaat çığlığı yankılandı. Ve anladım. Emrine itaat eder ne istese yapar hâle gelmiştim. Dünyadaki amacım bundan ibaretti. Onun yanında olmak, her isteğini canım pahasına yerine getirmek ve ölene dek ona ait olmak. Kanımın kanı, canımın canı, adımın devamı, varlığımın mührü bu adamdı. Tek bilmediğim şey ise onun sadece bir adam olmadığıydı. FANT