Ben küçükken, tahminen sıraya oturduğumda ayağımın yere değmediği zamanlar , 'Bir genç kızın gizli defteri' isminde bir kitap okurduk. İpek ongun, öyle hoş yazardı ki kendimi kaptırırdım. Acaba 17. yaş, yada 18., 19. gerçekten böyle midir diye düşünürdüm çocuk aklımla. Geleceğe ve yaşamaya olan umudum o zamanlarda çok fazlaydı. İnsan büyüdükçe hayatın kitaplardaki gibi olmadığını öğrenmeye başlayıp ve bir yıl öncesine bile dönüp baktığında isteklerinin değiştiğini, belki de asla gerçekleşemeyeceği için o isteğin artık olmadığını görüyor. Şimdi o kitaplardaki karakterlerin yaşına geldim. Dönüp baktığımda elle tutulur pek bir şey olmasa da deli doluyum. Bu bir daha gelir mi başıma bilmiyorum. Fakat yazma isteğiyle dolup taşıyorum, kimsenin okumasını önemsemeden.
Mutlu anılar biriktirenler, sağlam tecrübeler edinenler, günden güne olgunlaşanlar, hep hayal dünyasında olanlar, odasından çıkmayanlar, kulaklığı takınca boyut değiştirenler.. Liste uzar gider ama sanırım ben hepsine dahilim. Her günüm mutlu olmasada, bu kişinin bakış açısına bağlı. Mutluluğu ne olarak görüyorsun? Ben mesela geçen gün, günlerdir açmadığım bir kitabın içinde ıhlamur buldum..
Yağmur yağıyor diye kaçanlardan olmak yerine, zaten ıslandık neden tadını çıkarmıyoruz diyenlerden olalım. ☂⁂