Ben Nur'dum. Doğduğu andan itibaren parlak olan, ilahi bir parıltıydım. Korunmaya, sakınılmaya ihtiyacım yoktu. Beni var eden ışıkla, benliğimi koruyabilirdim. "Sen Nur'sun. Tanrı'nın görkemli ışığı, yol gösteren aydınlığısın. Parlaklığınla kör edebilir, sıcaklığınla eritebilirsin. Sen dokunulmaz, erişilmeyecek olansın." Babam beni, böyle büyütmüştü.
Namluyu sürdüğü silahı elime tutuşturup tetiği çekmeme vesile olurken kanımdan gelen karanlığımı, sahip olduğum gücü göstermişti bana. Belki birini kör edememiş, kor ateşe verilmiş bir demir gibi eritememiştim ama birini öldürebilmiştim. Babamın bana bahşettiği güç, kontrolsüz ve yıkıcı bir güçtü. Ölümü, küçücük yaşımda parmak uçlarıma hapsetmişti.
Genç bir kadının yeniden varoluş hikayesine hazırmısınız?
Ceylan'ın yolu ormanının kralı Aslan'la kesişmişti Aslan Karasinar'la.
Bir oyun kurulmuştu içinde masumların zarar görmesinden zerre çekinmeyen bir tilki ve masumları canı pahasına koruyacak bir Aslan vardı. Peki sizce kim kazanır bu oyunu, gerçekten kötüler her zaman kazanırmıydı?
!! Yaş farkı içerir !!